23 Mayıs 2011 Pazartesi

Pinokyo





     Sesli Masal İçin:

     http://www.masaldinle.com/2010/01/22/pinokyo/

Bezelye Prenses-Sesli Masal

      Bir zamanlar bir prens varmış. Bu prens evlenmek istiyormuş, ama evleneceği kişi gerçek bir prenses olmalıymış. Böyle birini bulmak için bütün dünyayı dolaşmış, ama çok büyük bir hayal kırıklığına uğramış. Çünkü, karşısına çıkan prenseslerin hakiki olup olmadığını bir türlü anlayamıyormuş. Hep eksik bir şeyler bir şeyler oluyormuş. Sonunda üzüntü ve umutsuzluk içinde yurduna dönmüş.

     Bir gece korkunç bir fırtına çıkmış; şimşekler çakıyor, gök gürlüyor, bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor, kıyametler kopuyormuş. Derken sarayın kapısı çalınmış, yaşlı kral gidip kapıyı açmış. Fakat, o da ne kapıda, yağmurdan ve fırtınadan perişan olmuş bir zavallı bir kız duruyormuş. Üstelik her tarafından sular akan, tepeden tırnağa sırılsıklam olmuş bu kızgerçek bir prenses olduğunu söylüyormuş.

      “Eh, anlarız bakalım!” diye düşünmüş yaşlı kraliçe, ama kimseye bir şey söylememiş. Yatak odasına gitmiş, yere bir bezelye tanesi koymuş. Bu bezelye tanesinin üzerine yirmi tane döşek, döşeklerin üzerine de yirmi tane kaz tüyü yatak koymuş.Gece olunca prenses bu yatakta yatmış.Sabah olunca kıza, gece nasıl uyuduğunu sormuşlar.

      “Ah, korkunç bir şeydi!” demiş prenses. “Bütün gece gözümü bile kırpmadım! Allah bilir ne vardı yatak ta! Sert bir şeyin üstünde yatmışım gibi, her yerim çürüdü, mosmor kesildi! Gerçekten berbattı!”

       Böylece anlaşılmış ki, yirmi döşek ve yirmi kaz tüyü yatağın altındaki bezelye tanesini hissedecek kadar nazlı, narin olduğuna göre, bu prenses hakiki bir prensestir!
Prens onunla evlenmiş. O bezelye tanesini de müzeye koymuşlar.  

  Masalın Sesli Anlatımı İçin:

 http://www.masaldinle.com/2008/11/18/bezelye-prenses/


       

22 Mayıs 2011 Pazar

Silahla Oynarken

       


       Makbule Hanım ağabeyi Atatürk'ün bir insan olarak çeşitli yönlerini de içtenlikle anlatır. Ağabeyinin çocukluk yıllarına dair pek çok anekdotu dile getirir. Makbule Hanım ağabeyinin çocukluk yıllarında her çeşit oyuncağa, özellikle de silaha düşkün olduğunu belirterek, daha o yıllarda askerliğe sempati duyduğunu söyler. Ne var ki Atatürk'ün silahla oynaması az kalsın bir felakete yol açacaktır. Atatürk, elindeki eski bir silahı temizlemesine yardım etmesi için kızkardeşini yanına çağırır. İşte o anı Makbule Hanım şöyle anlatır: "Karşısına geçtim. O elindeki lüveri temzilemeye başladı. Ne yaptı nasıl etti, bilmiyorum. Birden korkınç bir ses duydum. Annem korku ve heyecan içinde: 'Eyvah ! Kardeşini öldürdün Mustafa' dedi. Ben ise 'Ağabeyim öldü!' diye ağlıyordum. Tabancanın dumanı kalkınca baktık ki ikimiz de sağız".

Fareden Çok Korkardı

      

       Ağabeyi Mustafa Kemal'in köy türkülerini dilinden düşürmediğini, sanata ve sanatçılara karşı büyük saygı duyduğunu ifade eden Makbule Hanım'ın anlattığına göre çocuk Mustafa Kemal en çok fareden korkarmış. Anne Makbule hanım ise küçük Mustafa Kemal'i "Sen asker olacaksın! Asker korkar mı hiç?" diyerek teskin edermiş.

Benim Parçamsınız


    



     Atatürk bir okula gitmişti. Her zaman olduğu gibi bütün çocuklar etrafını sardı. Hepsi sevinç içinde onu alkışlıyordu. Yalnız küçük bir çocuk bir kenara çekilmiş, ilgisiz gibi duruyordu. Bu durum Atatürk'ün gözünden kaçmadı. Onu yanına çağırdı:

    - Çocuğum, neden durgunsun? Bir derdin mi var? Hasta mısın?
  
     Çocuk: 

    - Bir şeyim yok efendim. 

      Çocuk arkasını döndü, gözlerinden akan yaşları gizlice sildi. 

      Atatürk: 

     - Niçin ağlıyorsun yavrum? Sen ağlayınca ben çok üzülüyorum.

     Küçük çocuk,o vakit yaşlı gözlerini Atatürk'e çevirdi:

   - Atam,seni böyle yakından görmek isterdik. Geldin, gördük, sevindik. Ama artık sıramızı savdık. Bir daha seni ne zaman göreceğiz? Ona ağlıyorum. Atatürk oradaki çocuklara baktı:

    - Beni ne zaman görmek isterseniz aynaya bakın. Siz Türk çocukları benim birer parçamsınız. Bende sizin.